Çarşamba, Aralık 29, 2004

Bağlantılar

Merhaba,

Aşağıda derlediğim bir takım internet bağlantılarını bulabilirsiniz. Üst tarafta olanlar genellikle indie plak şirketleri. Bu şirketlerin çıkardıkları gruplar genellikle iyi oluyor. Yeni çıkanların keşfedilmesinde en çok şeyin bulunabileceği ama en fazla zamanın da harcanması gerektiği kaynaklar. Sonuçta işin ucunda ticari kaygılar bulunduğu için her çıkana müthiş, süper falan diyorlar ama insanın bir dinlemesi gerekiyor nesnel yorum yapabilmesi için. (Müzik, nesnel yorum? çok olmadı)

Alt taraftakiler ise daha objektif review siteleri, buralarda gruplar hakkında bilgiler, albüm eleştirileri ve yeni çıkanlara dair bilgiler bulabiliyorsunuz. Daha resume bilgiler var.

En alttaki rocklist sitesi ise bir sürü derginin best of listelerini ve onların linklerini barındırması açısından enteresan.


Records
Beggars Benquet www.beggars.com
Denial www.denialrecords.com
Dim Mak www.dimmak.com
Domino www.dominorecordco.com
Geffen www.geffen.com
Heavenly www.heavenly100.com
Island www.islandrecords.com
Matador www.matadorrecords.com
Merge www.mergerecords.com
Nonesuch www.nonesuch.com
RCA www.rcarecords.com
Rough Trade www.roughtrade.com
Subpop www.subpop.com
Touch & Go www.tgrec.com
Twisted Nerve www.twistednerve.co.uk
Wichita www.wichita-recordings.com
V2 ? UK www.v2music.com
V2 ? USA http://us.v2music.com


Info & Review
All Music Guide www.allmusic.com
Artist Direct http://ubl.artistdirect.com
Diskant www.diskant.net
Drowned in sound www.drownedinsound.com
Pitchfork Media www.pitchforkmedia.com
Rock Feedback www.rockfeedback.com
Rock Lists www.rocklist.net

Sevgiler,

Emre Haydar

Pazartesi, Aralık 27, 2004

27/12

Selam,

Anladığım kadarıyla yazı yazmanın heyecanından olsa gerek ilk blogu biraz fazla uzun tutmuşum. Bu hafta biraz daha kısa tutmaya çalışacağım.

Geçende de belirttiğim gibi genelde playlist yaparken o hafta kesin çalacağım birşey buluyorum, sonra da onun eksenine uygun parçalar yerleştirmeye çalışıyorum. Bu haftaki temeli oluşturan grubun adı Bloc Party. www.allmusic.com de bir grup hakkında birşey bakıyordum ki, ana sayfadaki "Artists on the spot" köşesinde bunların ismini gördüm. Hemen grubun resmi sayfasına gittim. (www.blocparty.com) Biraz inceldedikten sonra, geçtiğimiz aylar içinde ilk singlelarını yayınladıklarını ("Banquet") öğrendim. Bir de yaklaşık son 1 senedir Interpol'ün alt grubu olatak turnedelermiş. Internetten hem Bloc Party EP'sini hem de 14 Şubat 2005'de çıkacak albümleri "Silent Alarm"ı indirdim. Albüm gerçekten çok başarılı. Franz Ferdinand, Interpol karışımı bir şey. Tahmin ediyorum 2005 yılında adından çok söz ettirecek grup. Bu vesileyle bu haftaki programa 2 parçalarını eklemeya karar verdim. Biri ilk çıkan single "Banquet", diğeri ise 2005'de çıkacak albümlerinden seçtiğim bir parça "Here we are". Muhtemelen ileriki haftalarda Silent Alarm albümünden başka parçalara da yer vereceğim.

Daha sonra Bloc Party'nin label'i Wichita Recordings'in sayfasına girdim. Wichita, indie aleminin sayılan labellerinden biri. Yeah Yeah Yeahs, Bright Eyes ve The Bronx gibi gruplar bu label ile anlaşmış vaziyetteler. Burada keşfettiğim gruplar arasında ilgi çekici olan Her Space Holiday'in bir kısım şarkısını indirdim. Çalmaya karar verdiğim parça ise Bright Eyes ile birlikte söyledikleri "The Doctor and the DJ". Bu arada gene Wichita'dan çıkan The Cribs'in yeni albümünü indirdim ama daha dinleme fırsatı bulamadığım için bu hafta çalamayacağım. Tahminim bu albümden de iyi şeyler çıkacak.

Sürekli izlediğim internet sitelerinden biri de www.rockfeedback.com. Burada gelecek vaadeden grupları tanıttıkları Bandwatch diye bir bölüm var. Bir de baktım ki, onlar da Bloc Party'i en üste koymuşlar. Neyse, orada bulduğum bir grup ise The Magical Numbers. 2 kız, 2 erkek, 4 kardeşten oluşan grubun ilk albümü 2005 yılının başında yayınlanacak. Ama sanal alemde çoktan yayınlanmış bile. Melodik ve duygusal şarkılardan oluşan bu albümden seçtiğim parça ise "Long Legs"

Madem yeni gruplar üzerinde duruyoruz, www.pitchforkmedia.com'dan Best New Music bölümüne bakmadan olmaz. Özellikle tavsiye edilen gruplar arasından Junior Boys, The Arcade Fire ve Dungen'ı seçtim. Junior Boys'un aslında rock ile bir alakası yok. Bir indie-electronic grubu. Ancak parçaları gerçekten çok melodik ve dinlenesi. Aslen elektronik müzik ile pek alakam olmasa da seçtiğim parça olan "Teach me how to fight"ın programın akışında fena durmadığını düşünüyorum.

Elektronik bir parçanın tek başına sırıtacağını düşünerek, bir tane daha koymaya karar verdim. Seçtiğim ikinci indie-electronic grubu ise The Postal Service oldu. İlk albümleri Give Up'dan ilk çıkardıkları single Such Great Heights'ı ekledim Junior Boys'un hemen arkasına. (Not: Can - Subpop'dan grup çıkmıyor mu diye soruyordun geçen, bak bu adamlar Subpop'dan çıkmış.)

Programın başına bu iki elektronik parçayı yerleştirdikten sonra sürtünmeyi azaltmak için araya bir Post-Rock grubu olan TV on the Radio'yu koydum. Her ne kadar tüm albüm vasatı fazla aşamasa ve grup kendini tekrarlasa da ilk singleları "Staring at the Sun" kayda değer.

Pitchfork'un önerdiği gruplardan biri olan The Arcade Fire'in post-rock albümü "Funeral" ise gerçekten etkileyici. (Not: Bugün pitchfork'a tekrar girdim, 2004 yılının en iyi albümü seçmişler bu albümü) Muhtemelen albümdeki en "catchy" şarkı "Rebellion" olsa da, beni en çok etkileyen parça "Neighborhood #2" oldu. Bu gruba da ileriki haftalarda daha çok yer vermeyi düşünüyorum.

Pitchfork'un önerdikleri arasından yaptığım son seçim ise Dungen adlı bir İsveç topluluğu. Aslında uzun zamandır varolan bu İsveç'li psychodelic rock grubunun son albümü "Ta det Lungt" gerçekten çok başarılı. Her ne kadar bütün şarkılar isveççe olsa da müzik sizi alıp götürüyor. Bu albümden seçtiğim parça ise muhtemelen en melodik parça olan "Festival"

Geçen hafta singer/songwriter kategorisnden Ed Harcourt'a yer vermiştim. Bu hafta da sıra geldi benzer başka bir isime, Damien Rice. İrlandalı şarkıcı'dan seçtiğim parça "I remember" bunalım melodisi ve sözleriyle tipik bir depresif singer/songwriter parçası. Galiba gittikçe sıkılmaya başladım bu türden...

Bu hafta çalmayı kafama koyduğum bir başka şarkı ise Dolly Parton'dan "Jolene". Country kraliçesiden 1974 yılında çıkardığı aynı adlı albüm allmusic tarafından 5 tam yıldız ile değerlendirilmiş. Bildiğiniz gibi bu parçayı White Stripes son albümünde coverladı ve en son single olarak yayınladı. Ancak bu şarkının orjinali çok daha güzel. Özellikle sözlerini dinlemenizi tavsiye ederim.

Herşeyi sıraya dizdikten sonra, bir parçalık daha yerim kaldığını farkettim ve onu da "I love you couse I have to" adlı parçasıyla ünlenen indie grubu Dogs die in Hot Cars'dan seçmeye karar verdim. "Godhopping" adlı parçasının programın gidişine gayet uygun neşeli bir parça olduğunu düşünerek playlist'e ekledim. Sonuçta bu hafta da çalacak bir şeyler çıktı.

Aşağıda bu haftaki playlisti bulabilirsiniz.

Sıra Sanatçı Şarkı
1 Junior Boys Teach me how to fight
2 The postal service Such great heights
3 Tv on the radio Staring at the sun
4 Bloc Party Banquet
5 Dogs die in hot cars Godhopping
6 The Arcade Fire Neighborhood #2
7 Bloc Party Here we are
8 Dungen Festival
9 The magic numbers Long Legs
10 Her space holiday The doctor and the DJ
11 Damien Rice I remember
12 Dolly Parton Jolene

Sevgiler,

Emre Haydar

Salı, Aralık 21, 2004

20/12

Merhaba,

Aşağıda giriş blogumuzu yazdıktan sonra geçen Pazartesi günkü programın oluşma sürecini aktarmaya çalışayım.

Eğer belirli bir konuda bir program yapmıyorsam, o hafta çalmak istediğim birkaç grup veya parça belirleyip, diğer şarkıları da onlara uygun soundları olan parçalardan seçmeye çalışıyorum.
Geçen Pazartesi yaptığım program ise bu anlattığım şekilde oluştu. Evvelki bir hafta içinde başka radyo kanallarında duyduğum veya arkadaş muhabbetlerinde bahsi geçen şarkılardan oluşan taslak bir playlist hazırladım kafamda. Bir dost sohbetinde geçtiği için çalmaya karar verdiğim gruplar Wilco, The Thrills ve The Shins'idi. Wilco'yu aslında uzun zamandır çalmak istiyordum ama bir türlü fırsat olmamıştı. The Thrills'i bir şekilde tamamen unutmuştum. The Shins ise hakkında çok bilgiye sahip olmadığım bir gruptu. Sonuçta bu gruplardan birer şarkı seçerek başladım.

Bunların dışında son zamanlarda çalmayı düşündüğüm bir başka isim ise Ed Harcourt idi. Bence Ed Harcourt singer/songwriter kategorisinde Tom McRae'nin bir basamak üstünde olsa da bu işin ustaları olan Jeff Buckley veya Elliot Smith mertebesine ulaşmak için daha çok yolu var. Ama gene de hep aynı şeyleri çalamayacağımız ve beklentilerimizi de hep aynı derecede yüksek tutamayacağımız için Ed Harcourt'dan da bir ğarça ekledim. (Ayrıca 2004 Strangers albümü kesinlikle kayda değer.)

Ed Harcourt'dan sectiğim parçanın ardından, ya bu bana neyi hatırlatıyor diye biraz düşünükten sonra aklıma Unbelievable Truth geldi. Özellikle de Same Mistakes adlı parçası. Muhtemelen nedeni de her iki parçada kullanılan keman sesinin birbirine çok benzemesi. Bu arada Unbelievable Truth'un Almost Here albümü tüm zamanlarda en çok sevdiğim albümlerden biri. (Not: Program esnasında neredeyse her çalan için "bu benim en sevdiğim gruplardan biri" diyormuşum. Bir süre sonra komik olmaya başlamış. Artık dememeye çalışacağım, zaten çalıyorsan seviyorsundur) Ama ne yazık ki bir daha asla böyle bir albüm yapamadılar, hatta kanımca berbat sayılabilecek iki albüm daha yaptılar. (Not2: Programda da sonraki albümleri için "Berbat" dedim. Bazıları tarafından hoş karşılanmamış. Özür dilerim) Neyse, iki parçayı ard arda dinledikten sonra hakikaten gayet iyi uyum sağladıklarını düşünerek, Same Mistakes' i çalacağım parçalar listesine ekledim.

Evvelki haftasonu Resfest bünyesinde Jonathan Glazier retrospektifine gitmiştik. Orada ne zamandır dinlemediğim bir grupla yeniden karşılaştım: Unkle. Meğersem Glazier onların Rabbit in your Headlight parçasının klibini çekmiş. (Hani şu Doğuş'un çaldığı klip) Bu arada Unkle'ın da bu sene yeni bir albüm çıkardığını biliyorum ama tamamını dinleme fırsatını yakalayamamıştım. Kısmet bu haftayaymış. İçindeki en sofistike şerkı Stone Roses solisti Ian Brown ile beraber söyledikleri bir parça. Hatta bu parçayı Ian Brown yazmış zaten. Reign adlı bu şarkıyı da playliste eklemeden edemedim. (Bu arada Ian Brown'ın gene bu sene çıkan albümü Solarize müthiş..)

Bu arada Leonard Cohen'in yeni albümü çıktı geçen ay. Bence başarılı bir albüm olmak ile birlikte bence Leonard Cohen'in göz yaşartan mektuplar kıvamındaki şarkıları biraz geriden gelmeli. Ne bileyim çok klişe bir örnekle şarap gibi. Şarkıların biraz yıllanması lazım. Mesela ilk çıkan single "Letters" bence objektif bir kulakla dinlediğiniz zaman gayet iyi. Ama sanatçı Leonard Cohen olunca zamandan bağımsız eleştri yapmak zor. O yüzden bu albümü biraz yıllanmaya bıraktım ve eski Albümlerinden bir parça seçtim. Aslında seçtiğim parça da belki de tezimi kanıtlar nitelikte. 1992 yılında çıkardığı Future albümünde bulunan "Waiting for the Miracle". Aynı zamanda Natural Born Killers'da da kullanılmıştı bu parça. Ama o tarihte çıktığı zaman belki de 1972'de çıkan "Famous Blue Raincoat" ile karşılaştırılmıyordu bile. Ama 2004'den geriye baktığımız zaman bence iki parça da çok çok başarılı. (Not: Merak eden olursa bence Famous Blue Raincoat daha iyi) Neyse, bu parçayı da Natural Born Killers soundtrack'dan alıp programın sonuna ekledik. "Are yor flirting with me?"

İnsan beyni tuhaf çalışır, bir sürü saçma sapan şeyi birbirine bağlayıp bir yere varır. Düşündüm ya film, Leonard yaşlı adam, sesi kalın, yeni albüm çıkardı. Aklıma otomatik olarak William Shatner geldi. Nam-ı diğer Star Trek'den Captain Kirk. Eh o da yaşlı, sesi kalın ve yeni albüm çıkardı. Hatta 1968'den sonra ilk defa bir albüm çıkardı. 1 aydır falan dinliyorum, gayet dinlenesi, ilginç bir albüm "Has Been". Hatta ilk parçası da bir Pulp coverı "Common People" Bence, iyi bir cover, şarkının ruhunu değiştirmeden, yeniden yorumlıyanın kendi tarzını katmasıyla olur. William Shatner'de bunu sonuna kadar başarmış. Eh, ben de ekledim playlist'e...

Bir Pulp coverı, bir başka Pulp coverını hatırlatır. Nick Cave yorumuyla "Disco 2000" Bence kesinlikle mükemmel cover tanımına giren bir parça. Öncelikle belirmek istiyorum ki, bence Disco 2000 tartışmasız hüzünlü bir parça. Melodisi ve ismindeki Disco kelimesine rağmen sözlerinden ve Jarvis Cocker'ın anlatımında parçanın içindeki hüznü anlayabiliyorsunuz. Hemen aşağıya yapıştırdım sözleri merak edenler için.

"Disco 2OOO"

Well we were born within one hour of each other.
Our mothers said we could be sister and brother.
Your name is Deborah. Deborah. It never suited ya.
Oh they thought that when we grew up we'd get married, never split up.
We never did it although often I thought of it.
Oh Deborah do you recall.
Your house was very small with wood chip on the wall.
When I came around to call you didn't notice me at all.
I said let's all meet up in the year 2000.
Won't it be strange when we're all fully grown.
Be there at 2 o'clock by the fountain down the road.
I never knew that you'd get married.
I would be living down here on my own on that damp and lonely
Thursday years ago.
You were the first girl at school to get breasts.
Martyn said that yours were the best.
The boys all loved you but I was a mess.
I had to watch them trying to get you undressed.
We were friends but that was as far as it went.
I used to walk you home.
Sometimes it meant nothing to you cause you were so very popular.
Ah Deborah do you recall.
Your house was very small with woodchip on the wall.
When I came around to call you didn't notice me at all.
I said let's all meet up in the year 2000.
Won't it be strange when we're all fully grown.
Be there at 2 o'clock by the fountain down the road.
I never knew that you'd get married.
I would be living down here on my own on that damp and lonely
Thursday years ago.
Oh yeah, oh yeah.
And now you've paid your money and you've taken your choice.
I know we'll never meet again but I want you to know
Want you to know that I remember every single thing.
Ah do you recall.
Your house was very small with wood chip on the wall.
When I came around to call you didn't notice me at all.
I said let's all meet up in the year 2000.
Won't it be strange when we're all fully grown.
Be there at 2 o'clock by the fountain down the road.
I never knew that you'd get married.
I would be living down here on my own on that damp and lonely
Thursday years ago.
Oh what are you doing Sunday baby.
Would you like to come and meet me maybe you can even bring your baby.
Ohhh ooh ooh. Ooh ooh ooh ooh. What are you doing Sunday baby.
Would you like to come and meet me baby you can even bring your baby.
Ooh ooh oh. Ooh ooh ooh ooh. Ooh ooh ooh ooh. Oh.


Neyse, programda da dediğim gibi bir çok insan bu şarkıda zıp-zıp dans ederek içindeki derinliği anlamamıştır kanımca. (Hatta barlarda çalan cover gruplarından bir tanesi şarkının sonunu "Would you like to come and fuck me maybe.... diye söyleyerek işin iyice cılkının çıkmasına yol açmıştı bir keresinde.) Ancak bu şarkıyı Nick Cave'in o içli yorumuyla dinlediğiniz zaman, şarkının gerçek manasını bulduğunu görebilirsiniz. Bu sebepten bunu da ekledik Playlist'imize.

Daha sonra ne çalabiliriz ki diye düşünürken aklıma Anita Lane geldi. Kendisinin Nick Cave ile beraber söylediği bir Mick Harvey şarkısı var "I love you... Nor do I" diye. Playlistte fena durmadı, bunu da ekledim.

Kafama göre sıraya dizdim parçaları. Yeniler başa, babalar sona. Programın "Waiting for the Miracle" ile bitmesi lazım. Bir de baktım ki, bir şarkılık falan daha yerim var. Bilgisayar'da gezinirken Flaming Lips gözüme çarptı. "Yoshimi Battles the Pink Robots"un soundu The Shins ile The Thrills'in arasına cuk oturur diye düşündüp, araya yerleştirdim. Fena da durmadu kanımca...

Böylece bir Pazartesi Akşamı Asayiş Berkemal'in playlist'i de oluşmuş oldu. Aşağıda merak edenler için tam playlist mevcut.


SanatçıŞarkı
WilcoKamera
The ShinsNew Slang
Flaming LipsYoshimi Battles the pink robots
The ThrillsSanta Cruz
Ed HarcourtLet love not weight me down
Unbelievable TruthSame Mistakes
Unkle feat. Ian BrownReign
William ShatnerCommon People
Nick CaveDisco 2000
Anita Lane & Nick CaveI love you... Nor do I
Leonard CohenWaiting for the miracle


Sevgiler,

Emre Haydar

Olay Nedir?

Bir şekilde Açık Radyo'da Pazartesi Akşamları saat 20:00 ile 21:00 arasında bir müzik programı yapmaya başladım. Bu programın hazırlanış aşaması ise zevkli bir deneyimden oluşuyor. Çünkü çalınacak parçaları seçmeye çalışırken türlü türlü şarkı dinliyorum, yeni şeyler keşfetmeye çalışıyorum ve ayrı ayrı beğendiğim parçaları tutarlı bir sıraya koymaya çalışıyorum. Temel olarak bu blogları yazmaya başlamaktaki amacım ise bu süreçte yaşadıklarımı paylaşmak, müzik hakkında bir fikir alış-veriş ortamı yaratmak ve başka insanların seçilen müzikler ve program hakkındaki görüşlerini öğrenmek. Ne kadar başarılı olacağını tam olarak bilmesem de, hade hayırlısı diyerek başlayalım...

Emre Haydar