Çarşamba, Haziran 29, 2005

Almaty Notları

Almaty'den selamlar,

İşim gereği senede 2-3 kere Almaty'ye geliyorum. Müzikle ve program ile fazla alakası olmasa da buradaki izlenimlerimi paylaşmak istiyorum.

Genel Bilgi
Kazakistan Orta Asya ülkeleri arasında her açıdan en güçlü olanı. Batıda Hazar Denizi, kuzeyde Sibirya, doğuda Çin ve güneyde Özbekistan ile Kırgızistan arasında konumlanmış ülkenin büyüklüğü Türkiye'nin yaklaşık dört katı kadar. Ama nüfusu 15 milyon civarında çünkü ülkenin ortası neredeyse tamamen çöllerden oluşuyor. Ülke hakkında detaylı bilgiye CIA'in bu sayfasından ulaşabilirsiniz. Ülkenin en önemli gelir kaynağı Hazar Denizi dolaylarında bulunan petrol ve doğal gaz. Yakın zamana kadar yabancılar tarafından işletilen bu kaynaklar şimdi Kazaklar tarafından işletiliyor. En son BP'yi sepetlemişler. Bu kaynakların çok verimli olduğu söyleniyor, her geçen gün çeşitli yeni kuyuların açılması ve ülkenin doğusunda da petrol kuyularının bulunmaya başlaması ülkenin bir petrol denizi üzerinde yüzdüğü tezini güçlendiriyor.

Sovyet zamanı
Sovyet Rusya zamanında da Rusya'nın en çok yatırım yaptığı bölge burası. Hep haberlerde duyduğumuz Baykonur uzay üstü de Kazakistan sınırları içerisinde bulunuyor. Tabii yatırımlarla beraber nükleer testlerin bir kısmını da bu topraklarda yapmışlar. Söylenenlere göre Sovyetlerin 3 nükleer test alanından biri bu ülkenin içlerinde bir yerde yer alıyormuş. Anlatılanlara göre Atom bombalarının yolaçtığı kraterlerde oluşan göllerde şimdi çocuklar yüzüyormuş. Devletin de o bölgedeki bir şehre maaş bağladığı söyleniyor.

Politika
1991'den beri ülkeyi Nazarbayev yönetiyor. Anladığım kadarıyla falza bir demokrasiden bahsetmek mümkün değil. Kontrollü bir muhalefet var, seçimler falan yapılıyor ama eğer gerçekten devleti eleştirmeye başlayan olursa sonu hapis oluyor. Özellike yabancıysan ciddi olarak izlenme olasılığın var, telefonlarının ise büyük ihtimalle dinlendiği söyleniyor. Topluluk içinde fazla siyaset konuşulmuyor. Buna rağmen Nazarbayev diğer Orta Asya liderlerine göre daha aklı başında bir adam ve halkı tarafından seviliyor.

Rüşvet ve avanta konsepti doruk noktasına ulaşmış vaziyette. Özel sektörde veya devlette rüşvetsiz veya avantasız iş yapmak neredeyse mümkün değil. Eğer iş yapmak itiyorsan mutlaka güç odaklarına yakın biri olman lazım. Serbest ticaret mümkün olsa da, gümrük kapılarında bayağı uğraşıyorsun. Çifte vergi gibi unsurlar da iş yapmayı zorlaştırıyor. Kazak parasını koruma kanunu var. Yurtdışına belli bir miktarın üstünde para çıkaramıyorsun. Ülkenin bu düzeni Türkiye'nin 30-40 yıl evvelki haline çok benziyor.

Nüfus Yapısı
Demografik olarak nüfusun büyük çoğunluğunu Kazaklar oluşturuyor. Daha sonra Ruslar geliyor sonra da Kore'li bir azınlık var. Ülkede ırksal bir ayrım fazla olmasa da artık çok çok güvenilirler dışında Ruslar'dan devletin üst kademelerinde hiçkimse kalmamış. Dinsel bir ayrılık ise söz konusu değil.

Dil
Resmi dil Rusça ama hükümet Kazakça'yı yaygınlaştırmak için elinden geleni yapıyor. Öğrendiğime göre tabelalarda ve resmi yazılarda hem Rusça hem de Kazakça yazıyormuş. Her ikisi de Kiril alfabesini kulandığı için benim farkı anlamam zor oluyor. Geçen sene Kazakça'yı resmi dil yapmaya kalkmışlar ama devletin üst düzeylerinde bile Kazakça'yı bilmeyen insanlar olduğu için olmamış.

Türklük
Türkçe ile Kazakça birbirine fazla benzemiyor. Sadece aralardan kelime seçebiliyorsun. Mesela; Halyk Bank - Halk Bankası veya Kazakstan Temir Yoli - Demir Yolları. Zaten öğrendiğim kadarıyla Anadolu Türkleri, Azerbaycan Türkleri, İran Türkleri, Türkmenistan Türkleri Oğuzlardan geliyor. Kazaklar, Kırgızlar, Özbekler ise şimdi ismini hatırlamadığım diğer koldan geliyorlar. Zaten öyle hepimiz Türküz muhabbeti hiç hoş karşılanmıyor. Direk biz Kazak'ız diye yapıştırıyorlar lafı.

Astana
Ülkenin şimdiki başkenti Astana. 1997 yılında Almaty'nin Çin ve Kırgızistan sınırına çok yakın olması ve stratejik olarak korunmasının zor olması sebebiyle başkenti yaklaşık 1000 km kuzeybatı'daki Astana'ya taşımışlar. Ancak Sibirya'ya yakınlığı sebebiyle Astana'nın kışlarından efsane gibi bahsediliyor. -45 dereceye kadar varan soğuklar ve Sibirya'dan gelen fırtınalar nedeniyle şehrin bazen 2-3 günlüğüne ulaşımının kesildiği oluyormuş.

Almaty
1,5 Milyonluk nüfusuyla Almaty ülkenin en büyük şehri. Aynı zamanda da ekonomik başkenti. İstanbul - Ankara arasındaki gibi bir durum söz konusu anlayacağınız. Yaklaşık 1,5 sene önce açılan yeni bir havaalanı var. Türklerden 5 güne kadar olan ziyaretlerde vize istemiyorlar. Girerken sadece ufak bir form doldurup girebiliyorsunuz. Eskiden neredeyse tamamı Rusça olan bu formu içgüdülerine dayanarak doldurman gerekiyordu. Şimdi form hem ufalmış, hem de ingilizce de yazıyor.

Otel
Kaldığımız otelin adı The Regent Ankara. İsminden de anlayabileceğiniz gibi sahibi bir Türk. Özal zamanında Orta Asya ülkelerine ilk giden Kayserili bir işadamı. Otel hayatımda gördüğüm en güzel otellerden birisi. Gerek çalışanların kibarlığı ve ilgisi, gerek temizlik, gerekse de olanaklarıyla üst sınıf bir otel. Tahminimce sahibinin sürekli işin başında olmasının da çok önemli bir katkısı var bu durumda. İşin ilgiç yanı ise, otelin herhangi bir rekabet olmadan da bu kadar iyi hizmet vermesi. Almaty'de batı standartlarında sadece 2 otel var. Birisi Ankara, diğeri ise Hyatt. Hyatt'da hiç kalmadım ama o kadar iyi değil diyorlar. Otelin fiyatı ise bayağı pahalı, günlüğü oda kahvaltı $175.

Otelin sahibi aynı zamanda da ülkedeki en büyük 2. Türk şirketinin de sahibi. Tahmin edilebileceği gibi asıl uğraştığı konu inşaat. Ülkedeki yapıların bir çoğu neredeyse 2. dünya savaşı zamanından kaldığı için inşaat sektöründe çok büyük bir hareketlilik var. Yeni binalar bizdeki gibi lüks için veya yatırım aracı olarak kullanılmak için değil ihtiyaçtan yapılıyor. Bu sebepten emlak fiyatları inanılmaz pahalı. Düzgün 1 oda 1 salon bir evin kirası aylık $1500 civarında.

Türkler
Almaty'de Türklerin etkisi hemen hissediliyor. Burada Özal'ın vizyonerliğinin hakkını teslim etmek lazım. Adam 91'de bu ülkeler bağımsızlığına kavuşur kavuşmaz görmüştü buralardaki potansiyeli. Doldurup, doldurup uçaklara getirmişti iş adamlarını buraya. Tabii bizim hırsız ruhlu, fırsatçı işi adamlarımız komunizimden yeni çıkmış bu saftirikleri bir süre boyunca kazıklayınca, Kazakların Türklere bakışı biraz negatifleşmiş. Ama gene de doğru düzgün yatırım yapana burada ekmek bol. Biraz evvel de dediğim gibi inşaat sektöründa çalışan çok Türk firması var. GSM şirketi Kcell, bir Turkcell şirketi. KVK, Aksa, Migros (Rammstore) gibi bir çok Türk firmasına sokaklarda rastlamak mümkün. Zaten otelin lobisi iş yapmaya gelin Türklerle dolu.

Fethullah'ın okulları da burada bayağı önemli. Ülkenin en iyi eğitim veren okulları arasında geliyor. İkinci dil olarak da Türkçe'yi öğretmesi, şehirde size küçük sürprizler yaşatabiliyor. Hiç beklemediğiniz bir anda, otelde, havaalanında veya takside bir Kazak sizinle Türkçe konuşmaya başlayabiliyor. Neden bilmiyorum ama insanın kendi ülkesi dışında anadilini konuşan birilerine rastlaması bir mutluluk kaynağı. Özellikle otelde çalışanların neredeyse yarısından fazlası gayet düzgün Türkçe konuşuyor. Bir kısmı Fathullah'ın okullarından mezun, bir kısmı ise Türkiye'de turizm eğitimi alıp geri dönmüş.

Eğitim
Burada herkesin eğitim seviyesi çok yüksek. Özellikle Sovyet zamanında yetişenler, hem okullar bedava olduğu için, hem yapacak fazla bir şey olmadığı için, okudukça okumuşlar. Öyle basit üniversite mezunu çok az. Herkesin en az bir masterı var. Ama kapitalist sisteme geçtiklerinden beri eğitim seviyesi düşmeye başlamış. Çünkü hem okullar pahalanmış, hem de insanların eğitime ayıracakları vakitleri fazla yok.

Tüketim
Bizim bildiğimizden çok uzak bir toplum düzeni söz konusu. Özellikle Sovyet dönemimde yetişenler için tüketim sadece gerçek ihtiyaç için yapılması gereken birşey. O zamanlarda devlet zaten insanlara bedava ev, iş, aş, eğitim ve sağlık hizmetlerini veriyormuş. Kimsenin başka herhangi bir şeye ihtiyacı yokmuş. Hangi düzenin daha iyi olduğu konusunda kendi aralarında hala tartışıyorlar. Bir evvelki gelişimde kapitalist bir Kazak ile komünist bir Rus'u birbirine düşürüp, 2 saat tartışmalarını izlemiştim. Açıkçası hangi düzen daha iyi bilemiyorum ama galiba komünist düzende insanlar daha mutluymuş. Bunları görünce bazen içten içe yaptığım işi sorguluyorum. Kapitalist batının yeni dünya misyonerleriyiz galiba.

Daha tüketim toplumu ile uzaktan yakından alakaları olmadığı için tüketici hakları diye birşeyden bahsetmek mümkün değil. Aldığınız herhangi bir ürünün garantisi size damgalı, basılı kağıt verseler bile satıcının insafına kalmış. Bir ürünü geri vermek veya yenisiyle değiştirmek söz konusu bile değil. Hizmet sektörü diye bir sektör yok. Buradaki insanlar elleriyle tutmadıkları hiçbir şeye para vermek istemiyorlar. Neredeyse herşeyi bulmak mümkün ama hep 1 sene evvelden geliyor. Genelde Batı satamadığı eski modelleri buraya gönderiyor. Araba ve cep telefonu fiyatları çok ucuz. Benzinin litresi ise 50 cent civarında.

Trafik
Trafik ise çok komik. Sokaklar ve caddeler inanılmaz geniş, kocaman kocaman meydanlar ve kavşaklar var. Ancak bundan 10 sene evveline kadar hükümet yetkilileri dışında hiç kimsenin arabası olmadığı için trafik nasıl idare edilir bilmiyorlar. Zaten trafik işaretleri standartların dışında. En komik olay ise kavşaklarda dönüşün neredeyse imkansız olmasi. Eğer düz gideceksen hiçbir sorun yok. İstediğin kadar düz gidebilirsin. Ama es kaza sağa veya sola dönmen gerekiyorsa, tam ışık değişirken en fazla 2-3 arabanın geçebileceği kadar zamanın var çünkü trafik ışıklarında sağa veya sola dönmek için özel bir ayarlama yok.

Yemek
Yemek kültürü et üzerine kurulu. Özelikle şaşlık dedikleri bir çeşit şiş kebap tarzı yemekleri var. Böyle danayı hart hurt yumruk büyüklüğünde kesip, şişe geçirip, odun ateşinde pişiriyorlar. Etler genelde çok lezzetli olmasına rağmen iki sorunları var. Birincisi çok yağlı olduğu için benim gibi alışık olmayanların midesine dokunuyor. İkincisi de eti işlemedikleri için, olduğu gibi yağları, damarları ve sinirleri ile pişiriyorlar. Eğer mideniz hassassa et yemenizi fazla tavsiye etmem. Siz tavuğa takılmaya devam edin. Buranın önemli bir diğer yemeği ise Havyar. Avrupa'ya göre fiyatları inanılmaz ucuz.

Gece Hayatı
Öyle çok fazla gidilebilecek eğlence yeri yok. Geçen geldiğimizde Soho adlı bir yere gitmiştik. Şu ana kadar en beğendiğim yer orası oldu. Böyle Rock House tarzında, önce yemek yediğin arkasından da canlı müzik çalan bir yer. İçtiğim votkaların etkisiyle mi bilmem çaldıkları müziği çok başarılı bulmuştum. Blues, country ve rock cover parçaları çalıyorlardı. Bu arada Votka demişken, Nemiroff diye bir Ukrayna votkası var ki inanılmaz güzel. Ufak shot bardaklarında sek içiyorsun, arkasından da domates suyu. Tabii shot shot atınca kafa 1500 oluyor o ayrı konu. Burada iş yaptığımız adamlar da bizi kof sandığı için nazdrovya, nazdrovya diye diye şarhoş etmeye çalışıyorlar ama bilmiyorlar ki bizim de aslan gibi rakımız var, kessen acımaz. Soho'nun dışında 2 tane de Irish Pub varmış, Dublin ve Guinness adında ama daha hiç gitme fırsatı bulamadım. Galiba dünyada Irish Pub olmayan bir şehir yok.

Kızlar
Kızlar inanılmaz güzel. Tek kelime ile mükemmel. Yolda yürüken, otelde otururken, restoranda yemek yerken sürekli manken gibi kızlar görüyorsun. İnsan burada fazla kaldığı zaman standartları o kadar yükselir ki, bir daha İstanbul'daki kızların yüzüne bakmaz, hayatı kararır, mutsuz ölür yemin ederim. Ama anlamadığım bir şey var, o da bu uzun boylu, incecik kızlar 40 yaşını geçer geçmez bir anda kilo alıyorlar ve boyları kısalıyor. Çok acayip bir durum.

Dağlar
Almaty'nin en büyük güzelliklerinden biri de dağları. Kırgizistan ile arasında sınır teşkil eden Tien-Shan dağları şehre sadece 30dk mesafede. Şehrin 700m irtifada olduğunu düşünürsek, yarım saat mesafede başlayan 3500-5000 metrelik sıradağ dizisi çok ihtişamlı gözüküyor. Kasım ile Nisan arasında süren bir kayak sezonu bu şehri kışın kayakçılar için çok daha cazip hale getiriyor çünkü kayak merkezi şehre sadece 20dk mesafede. Hele dağcılık gibi outdoor sporlarıyla uğraşanlar için tam bir cennet. Yaklaşık 3500-4000 metreye kadar çıkan yollar ise, günübirlik yürüyüşler ve Alpin stil tırmanışlar için çok büyük rahatlık. Dağcılıkla uğraşanlar bilirler önemli 7000'liklerden Pobeda ve Kan-Tengri dağları ise Almaty'nin yaklaşık 500 km doğusunda Kazakistan, Kırgızistan ve Çin'in birleştiği noktada konumlanmış.

Böcek
Ancak şehre yakın dağlarda çok tehlikeli bir böcek yaşıyor. Özellikle ilkbahar aylarında çam ağaçlarında yaşayan parazit (kene) tarzı bu hayvan insanın vucuduna larvalarını bırakıyor. Bu larvalar da insanı ya aylarca süründürecek kadar hasta ediyor, ya da kafadan öldürüyor. Açıkçası teknik olarak pek bir bilgim yok ama çok tehlikeli olduğu söyleniyor.

Bu diyarlar hakkındaki izlenimlerin şimdilik bu kadar. Bir dahaki gelişimde eğer kışa denk getirebilirsem, kayağa gitmeye çalışacağım.

Sevgiler,

Haydar

Pazartesi, Haziran 27, 2005

Almaty

Merhaba,

Bu pazartesi de her zaman olduğu gibi program var ama ben yokum. Çünkü şu anda Almaty'deyim ve programı cumartesi günü kaydedip geldim. Daha evvel banttan program yapmayı sevmediğimi söylemiştim. Gerçekten arka arkaya anonsları kaydetmekten daha sıkıcı bir şey olamaz. Bu konuyu fazla uzatmadan programda neler olduguna geçelim. Aşağıdaki bloglarda Art Brut üzerinde ne kadar durduğumu görebilirsiniz. Bu yüzden bu haftaki programda 2 tane şarkı var Art Brut'den. The boy least likely to adlı gruptan bahsetmiştim daha evvel ama yeterince çalamamıştım. Arayı kapatmak için 2 şarkı da onlardan gelecek.

Programın geri kalanı ile ilgili bilgileri daha sonra yazacağım.

Sevgiler,

Haydar

Çarşamba, Haziran 22, 2005

Art Brut

Selam,

Albümü baştan sona dinledikten sonra Art Brut hakkında yeterince yazmadığımı farkettim. 2005'in en iyi yeni grupları listesinde bir numarada Bloc Party yerini korurken, iki numaraya Art Brut tık diye oturuverdi. Pitchfork'da en iyi yeni müzik listesine almış hemen. Kesinlikle üzerine eğilinmesi gerekilen bir grup. Hele sözleri manifesto gibi...

Sevgiler,

Haydar

Pazartesi, Haziran 20, 2005

Drinking Hennessy with Morrissey

Selam,

Bu haftaki programin belkemigini geçen blogumda belirttigim Merge Records'dan çıkan gruplar oluşturacak. Bunlar; The Rosebuds, Spoon, Teenage Fanclub ve Arcade Fire.

Bunun dışında bu haftanın en çok öne çıkan grubu Art Brut. Bloc Party ve Libertines ile aynı sahneden çıkan grubun şarkıları çok güzel. Bir nevi Franz Ferdinand müziğinin üzerine Mike Skiner vokal yapıyormuş gibi. Sözler ise çok komik, birkaç örnek vermek gerekirse;

Formed a Band
Formed a band, we formed a band, look at us, we formed a band x 4
Honeypie, I don?t know when it started, stop buying your albums from the supermarket.
They only sell records that have charted, and Art Brut, we?ve only just started.
......

My Little Brother
My little Brother just discovered Rock & Roll x 3
There?s a noise in his head and he?s out of control.
......
He no longer listens to A-sides, he made me a tape of Bootlegs and B-sides.
And every song, every single song on that tape said exactly the same thing.
Why don?t our parents worry about us? Why don?t our parents worry about us?

Emily Kane
I was your boyfriend when we were 15, it?s the happiest that I?ve ever been.
Even though we didn?t understand how to do much more than just hold hands.
There?s so much about you I miss, the clumsy way we used to kiss.
....
All my friends think I?m insane, I?m still in love with Emily Kane.
There?s a beast in my soul that can?t be tamed, I?m still in love with Emily Kane.
....

Good Weekend
First time I saw her, I wanted more than just to hold her.
....
So, we went to the cinema, we came home from the cinema
We went through the front door, up the stairs, through the bedroom door, onto the bedroom floor
I?ve seen her naked twice, I?ve seen her naked twice!
.....

Moving To LA
There?s not much glam about the English weather, nothing left keeping us together
Sunshine on a rainy day, makes me, wanna move away, think I?ve got it sorted, gonna get myself deported.
....
My problems are never gonna find me, I?m not sending one letter or even a postcard back
I?m drinking Hennessey with Morrissey, on a beach, out of reach, somewhere very far away
....

Bad Weekend
Haven?t read the NME in so long, don?t know what genre we belong x 2
Popular culture, no longer applies to me x 4
.....


Bu haftanın playlisti aşağıdaki gibi olacak.

Sanatçı Şarkı
The Arcade Fire Crown of Love
The Rosebuds Unwind
The Raveonettes Here comes Mary
Teenage Fanclub Slow Fade Picture
Spoon Sister Jack
Art Brut Emily Kane
Sleater-Kenney Entertain
Pulp Do you remember the first time
James Just Like Fred Astaire
Stephen Malkmus No more shoes
The Cure Apart

Sevgiler,

Haydar

Cuma, Haziran 17, 2005

Merge Records

Selam,

Bağımsız müziğin en iyi şirketlerinden Merge Records'un internet sitesinde 3 yeni albümü streaming olarak dinleme fırsatı bulabilirsiniz. Bu albümler The Rosebuds'dan Unwind, Teenage Fanclub'dan Man-Made ve Spoon'dan Gimme Fiction. Eğer yüksek hızda internet bağlantısı olan bir ofiste, bilgisayar başında çalışıyorsanız, bu albümleri dinlemek yapacağınız en iyi iş olabilir.

Bunun dışında iyi bir haber ise gene Merge labelı ile çıkan en iyi gruplardan biri olan Arcade Fire'ın yeni şarkılarının bulunduğu bir EP'sinin 12 Temmuz'da yayınlanacağı. Pitchfork'un haberine göre de bu EP'den bir parça "Six Feet Under" dizisinin 5. ve final sezonu bölümlerinden birinde kullanılacakmış.

Konudan konuya atlaşmış gibi olacak ama galiba Six Feet Under hayatımda izlediğim en güzel dizilerden biri. Zaten soundtrack listing'i aşağıdaki gibi olan bir dizi ne kadar kötü olabilir ki.....Umarım CNBC-E yayından kaldırmaz da biz de bilgisayar basinda izlemek zorunda kalmayiz.

>>Six Feet Under: Everything Ends, Music from the HBO Original Series - Vol. 2
01 Nina Simone - "Feelin' Good"
02 Jem - "Amazing Life"
03 Phoenix - "Everything Is Everything"
04 Coldplay - "A Rush of Blood to the Head"
05 Sia - "Breathe Me"
06 Radiohead - "Lucky"
07 Irma Thomas - "Time is on My Side"
08 Bebel Gilberto - "Aganj? (The Latin Project Remix Edit)"
09 Interpol - "Direction"
10 The Caesars - "(Don't Fear) The Reaper"
11 Death Cab for Cutie - "Transatlanticism"
12 The Arcade Fire - "Cold Wind"

* Six Feet Under: http://www.hbo.com/sixfeetunder/
* Astralwerks: http://www.astralwerks.com/

Sevgiler,

Haydar

Perşembe, Haziran 16, 2005

Bu gruba dikkat

Hay,

Pitchfork'un haberine göre Jack White ve Brendon Benson yeni projelerine bir isim bulmuşlar: The Raconteurs

Bu isme önümüzdeki 6 ay içinde dikkat derim.

Emre

Kötü Haber - FF iptal

Hola,

Yaklaşık 2 aydır dedikodularla ümitlendiğimiz Franz Ferdinand konseri, Fan sitesinin haberine göre Amerika'daki promosyon çalışmaları nedeniyle iptal olmuş. Tam bir hayalkırıklığı.... Bir dost sohbeti sırasında bu tip durumların yarattığı ruh halini Fame City'deki oyuncak veren robot kolun, tuttuğu oyuncağı getirirken yolun tam yarısında düşürmesinin yarattığı çöküntü ile özdeşleştirmiştik.

Alara'ya da bu haberi bize kısa sürede ulaştırıp daha fazla ümitlenmemizi engellediği için teşekkür ediyorum.

Thursday 02 June
MEDITERRANEAN CANCELLED SHOWS

The July shows in Athens, Greece (26th) and Turkey (27th) have
unfortunately been pulled. The dates have both been cancelled due to
the band's promotional commitments in the United States as the second
album release draws ever near. Regarding the Byblos Festival in
Lebanon, whilst not being confirmed on the bill for this year, the
band have promised to perform next year.

Sevgiler,

Haydar

Rock'n Coke

Rock'n Coke haberini sabah Eren' in yazgığı bir maili buraya kopyalayarak yazmak istedim.

Eren wrote:

belli olmus kimler geliyo festivalin tek surprizi hot hot heat, cure
biliniyodu zaten, helal olsun getirene.

korn ve offspring var beklendigi gibi, yine orta 2 olsak daha keyifli
olacak turden. bi ziplariz firsat olursa disko gunleindeki gibi self
esteem, come out and playde.

daha evvel gelen skin ve bi de daha evvel 2 kere gelen suede'in
vokalistinin yeni grubu tears varlar. ribery vardi bi de o da yok
eylulde, marsilyaya gitmis.

daha fazla da gelen olur heralde bikac ufak tefek, iyi grup cikar
belki. cure olmasa cok anlamsiz bi festival su haşyle.

www.rockncoke.com da yaziyo hersey...

siteye koymuslar bunu, guzel bayag, meksikada boyle calmis cure:

02.09.2004 Monterrey - Arena Monterrey (Mexico)

Lost
Plainsong
Labyrinth
Fascination street
From the Edge of the Deep Green Sea
The end of the world
Lovesong
Push
In Between Days
Just Like Heaven
Jupiter Crash
Pictures of You
Lullaby
Before Three
alt.end
Disintegration
One Hundred Years
The Promise

BİS 1
M
Play for Today
A forest

BİS 2
39
Bloodflowers

BİS 3
Close to Me
The Lovecats
Why Can't I be You,

BİS 4
Three Imaginary Boys
Grinding Halt
Boys don't cry
Going nowhere

Çarşamba, Haziran 15, 2005

Salı, Haziran 14, 2005

konuklu program

Selamlar,

Eski Chicago'lu Eren, New Orleans'dan Cenk ve San Francisco'dan Derin'in katıldığı dünkü programı başarıyla tamamladık. Karışık bir CD'den random çaldığımız için şu anda elimde net bir playlist yok. Eren bir ara yollayacağını söyledi, umarım en kısa sürede buraya koyabilirim. Plansızlıktan ötürü 2-3 karışıklık olduysa da dinleyicilerin bunları hoşgöreceğini düşünüyorum.


Sevgiler,

Haydar

Pazartesi, Haziran 13, 2005

Konuklar

Merhaba,

Bugünkü programda Eren ve Amerika'dan ayağının tozuyla gelen Cenk konuk olacak. Şarkı listesini de onlar hazırlayacağı için ben de dinleyicilerle beraber dinleme fırsatı bulacağım. Sanıyorum keyifli bir program olacak.

Studyo'da birden fazla kişi olduğu zaman programın keyfi bir ayrı oluyor. Tahmin ediyorum, dinleyici için de keyfili oluyordur. Şu ana kadar konuklu programlarda hep daha iyi eleştiriler aldım. Ama konuklu programların bir de sakıncası var. Eğer ipin ucunu kaçırıp geyiğe vurursan, senin için eğlenceli olan bir muhabbet dinleyiciler için bayağı sıkıcı bir hale gelebiliyor. Genelde insanlar kendilerini birşey zannettikleri için, günlük geyik muhabbetlerinin de başkaları tarafından ilginç bulunacağı gibi narsist bir önyargı ile hareket ediyorlar. Bunun sonucunda ise sıkıcı ve ukala programlar ortaya çıkıyor. Umarım bizimkisi boyle olmuyordur.

Sevgiler,

Haydar

Perşembe, Haziran 09, 2005

Apache Indian

Selam,

İki hafta evvel programdan evvel radyoda zaman geçiriyorum. Benden evvel de Açık Dergi'de dünya müziği kuşağı var. Genelde fazla ilgimi çekmeyen şarkılar oluyor. Ama o gün bir baktım inanılmaz güzel bir Reggae parçası çalıyorlar. Hemen sordum nedir diye, öğredim ki Putamayo Presents: World Raggee diye derleme bir albümmüş. Beğendiğim parça ise Apache Indian diye Jamaica kökenli, Hindistan'da yaşayan bir Ingiliz'den "Om Numah Shivaya" diye bir şarkıyımış. Yaklaşık 2 gündür 30 kez falan dinledim şarkıyı, çok hoşuma gidiyor. Sözleri de çok güzel zaten.


Jai om numah shivaya
Jai om numah shivaya

Well everybody would you focus your mind
Search for the truth and you will find
Good spirit and strength from within
That fights against all sin

Jai om numah shivaya

I shall walk across the land that has been chosen
And I shall climb the mountain so high,
I shall go across the sea and across the ocean
And sing with the bird in the sky,
Its only jah up above man who leads the way
Under whose shadow I abide,
Me say you?re running and you?re running and you?re running away
But from yourself you know you can't hide

Jai om numah shivaya

Well everybody would rise and focus your mind
Search for the truth and learn to be kind
Everybody would you fight against the evil you find
Tell you people about the "religion of your mind"

Jai om numah shivaya

He who dwells in the secret place of the most high
Shall abide under the shadow of the almighty i
Everyday I rise...rise up above their lies
But still them want fight I and i
Everyday I rise ...rise with my spirits well high
Ca you know jah jah guide I and i

Jai om numah shivaya

Sevgiler,

Haydar

Salı, Haziran 07, 2005

After work

Selam,

Dünkü programda çaldığım Alman şarkıcı Turner'in After Work isimli şarkısının sözleri beni çok etkiledi. Düzen ve içindeki bireyin kendisini gördüğü pozisyonu çok gerçekçi yansıtmış bence.

Turner ? After work

I'm looking forward to a house, a wife and several children
I won't let any of these pessimists cross my way
I know money isn't anything, that's why I made a plan for my life after work where I can recover

The telephone is ringing, the telephone is ringing,......

I meet my friends from the office and we swim, play soccer or golf
Or I just stay home and enjoy my family life
And yes I care about nature, that's why I write on recycled paper
And I separate my trash, one for food and one for the rest.

The telephone is ringing, the telephone is ringing,......

And I know about war and stuff, I watch it on CNN
But I trully believe that the good ones will win at last
What could I do about it anyway, I concentrate on my self instead
And I work as hard as I can to make the world a better place

The telephone is ringing, the telephone is ringing,......
The telephone is ringing, the telephone is ringing,......

Sevgiler,

Haydar

Pazartesi, Haziran 06, 2005

06/06/05

Aşağıda bahsettiğim gibi bugünün playlistin The Edukators soundtract'dan olacak.

Sıra Sanatçı Şarkı
1-4 Looper Mondo 77
1-6 Phantom Ghost To Damascus
1-12 Beigegt Funghi Pudel
1-13 Simian The way I live
1-8 Turner After work
2-11 Eagles of Death Metal I only want you
2-6 Franz Ferdinand Darts of Pleasure
2-12 Slut Easy to Love
2-8 Tom Liwe Juliane Straat
2-7 Lucky Jim My soul is on fire
2-14 Jeff Cole The real sky
2-16 Burghart Klaubner J'ai Connu De Vous

Sevgiler,

Haydar

The Educators

Selam,

The Edukators adlı filme film festivali zamanı biletim olmasına rağmen gidememiştim. Şimdi nedenini hatırlamıyorım ama genelde festivalde bilet aldığım filmlerden %10'una o veya bu sebeple gidemiyorum. Allah'tan iyi filmler mutlaka bir zaman sonra vizyona giriyor. Alkazar sineması da olmasa kim bilir ne olur halimiz. Geçen cumartesi akşamı Damon and Naomi konseri öncesinde bu filmi görmeye karar verdim. Şimdi buraya uzun uzun film eleştirisi yazmaya zamanım yok şu an ancak kısaca özetlemek gerekirse kesinlikle görülmesi gereken çok güzel bir film.

Şimdi gelelim filmin müziklerine. Uncut dergisi'nin 5 yıldız ile Mayıs ayının en iyi soundtracki seçtiği 2 CD'lik toplama albüm gerçekten harika. Son zamanlarda bir bütün olarak bu kadar iyi bir soundtract dinlememiştim. İçinde Depeche Mode, Leonard Cohen, Placebo ve Nada Surf gibi bilindik sanatçıların yanı sıra fazla bilinmedik ama çok güzel müzikler yapan gruplar da var.

Bugünkü programda sadece bu soundtrack'ten çalmayı düşünüyorum. Daha tam olarak playliste karar vermedim, belli olduğu zaman yazarım.

Tavsiyem, önce filme gidin, arkasından da soundtrak'ı mutlaka edinin.

Sevgiler,

Haydar