Pazartesi, Ocak 03, 2005

03/01/05

Merhaba,

Yeni yılın ilk programında 2004'de yeni çıkan gruplara vermeye çalışacağım. Geçen hafta özellikle Bloc Party ve the Arcade Fire üzerinde durmuştum. Bu hafta da bu gruplardan birer parça çalarak başlayacağım programa. Bloc Party'nin 2005'de çıkacak albümü Silent Alarm çok başarılı. Bugün seçtiğim parça "Luna". Hafif sert olmakla beraber, iyi bir başlangıç bence. Geçen blog'da bahsetmeyi unuttuğum bir şey ise Bloc Party'nin yaklaşık 1 yıl kadar Interpol'un alt grubu olarak dünyayı dolaşması. The Arcade Fire'den seçtiğim parça ise "Neighborhood #1 (Tunnels)". Funeral albümündeki her parça inanılmaz güzellikte.

Başlangıcı evvelki haftaya dayanan bu grupların dışında çalacağım bir grup ise The Beta Band. İskoçyalı grubun son albümü Heroes to Zeroes 2004'ün en iyi eleştiri alan indie albümlerinden birisi. Bu albümden seçtiğim parça ise "Assessment". Bence Bloc Party ile The Arcade Fire arasında gayet iyi durdu bu parça.

Khonnor daha çok çok yeni bir isim. 17 yaşındaki şarkıcının ilk albümü "Handwriting" henüz çıktı. Müzik eleştirmenleri tarafından "bu yaşta, bu yentenek" şaşkınlığıyla karşılanan bir albüm yapmış. Post-Punk gitar ritimlerinin üzerinde elektronik bir beat var. Parçalarda zaten çok az olan vokal genelde geride kalıyor ve elemanın dediklerinden fazla bir şey anlaşılmıyor. Ancak müziğin bütünü karanlık ve derin, insanın düşüncelere daldırtıyor. Bu ismin gelecek vaad ettiği ortada.

The Cribs'in bu ay çıkacak ilk albümü de geçen hafta elime geçmişti. Ancak dinleme fırsatı bulamadığım için programda çalmak bu haftaya kaldı. Wichita Records'un sayfasında gezinirken rastladığım bir Brit Indie grubu The Cribs. Kendileri ile aynı adı taşıyan albümleri başarılı. Libertines veya The French kicks gibi bir tarzları var. Ancak biraz daha yumuşak şarkıları. Kişisel kanaatim güzel bir albüm olmasına rağmen, eğer ileriki çalışmalarında kendilerinden orjinal birşeyler katmazlarsa bu furyada başarılı olsalar bile çok uzun vadeli olamazlar. Albümlerinden seçtiğim parça ise "You were always the one"

Bu hafta seçtiğim gruplarda biri ise "The Dears". Yalnış hatırlamıyorsam bu grubu radyoda dinledim ilk olarak. Kanadalı bir indie-rock grubu. 2004 yılında çıkardıkları albüm No Cities Left kesinlikle dinlemeye değer. Programda yer alacak parça ise "Lost in the Plot". Bence bu parçayı ilginç kılan, vurgulu vokalinin yanı sıra en arkadan gelen kemanvari tınılar.

Gomez ise 2004 yılında çıkan albümleri Split the Difference'dan çıkan parça "Catch me up" ile adını duyurdu bu sene. Bu şarkı, yakalıyıcı tonu ile mainstream olmaya aday bir parça bence. Gomez de biraz mainstream'a kayabilecek bir grup. Gene de neşeli melodileri ve grup vokali ile gayet dinlenesi bir albüm. Seçtiğim parça ise galiba albümün en neşeli parçası "Extra Special Guy"

Aberfeldy'i hem Rough Trade'in sayfasında buldum, hem de 2004'de çıkardıkları albüm Young Forever'ı AMG en iyi 100 albümden biri seçmiş. Bu albüm İskoç topluluğun ilk albümü. Belle and Sebastian'a bayağı bir benzerliği var. Neşeli melodiler, gitar ve baterinin arasına serpiştirilmiş keyboard ve glockenspiel sesleri, ve kız-erkek karışık vokal. Dinlerken hafif bir anaokulu görüntüsü gelse de gözünüzün önüne, seçtiğim parça "A friend like you", çok dinlenesi neşeli bir parça.

Iron & Wine ise çok ilginç bir şahsiyet. Bu aslında bir grup değil. Sam Beam isimli bir adam. Sam bir kendi gitarı, bir de sesi ile Miami'de dolaşıp, kendi kasedimi satmaya çalışıyormuş. (Bu arada elemanın tipi de çok güzel - Jesus Christ gibi) Kaset bir şekilde SubPop'un eline geçmiş ve hemen sözleşme imzlayıp albüm yayınlamışlar. Adamın sesi ve şarkıları o kadar hüzünlü ki, bütün albümü baştan sona dinlediğiniz zaman intihar edesiniz geliyor. Ancak, hem bu kadar neşeli parça çaldıktan sonra biraz chill out etmek için, hem de bu kişiyi tanıtmak için (depresif günlerde ilaç gibi gelebilir) albümü Our Endless Numbered of Days'den "Naked as we come" adlı parçayı çalmaya karar verdim. (Bu arada albümün adı bile depresif, "sonsuz sayılı günümüz")

Bu haftaki Carbon Copy singer/songwriter'ımız Ben Kweller. Texas'lı gencin ilk albümü On My Way'den seçtiğim parça "Here me out". Dinlenesi klasik bir singer/songwriter parçası. Üzerinde fazla konuşmaya gerek yok. (Sesi Bright Eyes'a benziyor, ama daha az depresif))

Bu haftanın belki de en ilginç gruplarından biri "Scissor Sisters". Neredeyse girdiğim her müzik sitesinde bir şekilde bahsediyordu bu gruptan. 2004'de kendileriyle aynı adı taşıyan ilk albümlerini yayınladılar. Pop, rock, dance disco gibi alakalı - alaksız türde şarkıları aynı albümde toplamış çok ilginç bir grup. Seçtiğim parça galiba bu hafta çalacaklarım arasında en sevdiğim. "Return to Oz" adlı parçanın gerek vokalinde, gerek ise sonundaki psychodelic soloda çok net bir David Bowie havası seziliyor. Arka planda devam eden piyano ise şarkıya ayrı bir tat vermiş.

The Beach Boys'un kurucusu Brian Wilson, çıkışı müzik piyasasında klişe deyimle yılan hikayesine dönen "Smile" albümünü yaklaşık 40 yıl sonra resmi olarak yayınladı. 1967 yılında taslak olarak hazırlanan Beach Boys albümü, plak şirketiyle yaşanan anlaşmazlıklar ve Brian Wilson'un uyuşturucu batağına saplanması nedeniyle çıkarılamamıştı. Ancak bir takım konserlerden elde edilen bootlegler bazı derleme albümlerde yerini aldı. Bu zaman zarfında da Beach Boys hayranları tarafından tam bir efsaneye dönüştü bu albüm. Ve sonunda Brian Wilson 2004'ün sonunda bu albümü yayınladı. 37 yıllık dinlenmenin ardından piyasaya çıkan bu ilginç albümden seçtiğim parça "Cabin Essence".

Geçen haftayı Dolly Parton'dan Jolene ile kapatmıştık. Bu haftanın kapanış parçası ise Linda Scott'dan gelecek. Nereden çıktı diye soracak olursanız, geçenlerde Eren ile ne dinliyorsun şu aralar muhabbeti yaparken öğrendim bu insanı. 61-67 yılları arasında çok ünlenmiş bu hatun. Hatta bir albümü 1 milyonun üzerinde satmış. Tabii o zaman çok ilginç, tam radyo ile tv arası. Önce CBS radyo'da çalışmış. Arkasından da televizyona geçmiş. Ancak tv'de umduğunu bulamamış. Evlenmiş, 73'de bir çocuğu olmuş ve müzik aleminden tamamen çekilmiş. Aslında müzik aleminden tam anlamıyla çekilmemiş, üniversiteye devam etmiş. Teoloji okuduktan sonra Christian Music Academy'de müzik öğretmeni olmuş.... Neyse bu ilginç hayat öyküsüne sahip bayandan seçtiğim parça ise 1961 yılına ait "I've told every star"....

Bu haftaki playlist de bu şekilde hazırlanmış oldu. Aşağıda bulabilirsiniz.

Not: Sevgili eao - Gruplara link yapmam bayağı zor oluyor. Onun yerine aşağıdaki blog'da yararlandığım temel bağlantıları gönderdim. Bu arada önerilerin için çok teşekkür ederim. En kısa sürede dinleyip programda yer vereceğim onlara...

Sıra Sanatçı Şarkı
1 Bloc Party Luna
2 The Beta Band Assessment
3 The Arcade Fire Neighborhood #1 (Tunnels)
4 Khonnor A little secret
5 The Cribs You were always the one
6 The Dears Lost in the plot
7 Gomez Extra Special Guy
8 Aberfeldy A friend like you
9 Iron & Wine Naked as we came
10 Ben Kweller Here me out
11 Scissor Sisters Return to Oz
12 Brian Wilson Cabin essence
13 Linda Scott I've told every star

Sevgiler,

Haydar




Hiç yorum yok: